Diğer Ülkeler

Dil veya lîsan, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar düzeni, seslerden örülmüş toplumsal bir kurumdur.

Dil, birbirleriyle yakın ilişkili iki farklı tanımın kullanımını belirtir. Tekil anlamda dil, genel bir olgudur veya örneğin Almanca veya Çince gibi somut bir dili ifade eder. Burada dil genel anlamda bir olgu olarak ele alınmaktadır.

Dil, insanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan bir araç olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda dil, kelimelerden oluşan, yani vücut dili gibi sözlü olmayan iletişim biçimlerinin yanı sıra insanların en etkili iletişim şekli olan sözlü iletişimi tanımlamaktadır. Dil, ses dalgaları aracılığıyla akustik olarak ve sözcükler aracılığıyla veya işaret dilinde olduğu gibi işaretler aracılığıyla görsel olarak aktarılır. Ayrıca dokunma vasıtasıyla dokunsal işaretlerle veya Lorm’lar aracılığıyla aktarılır. Birbirlerini görmeyen ve duymayan insanlar arasında yazı ile bir iletişim mümkündür.

Dil, anlambilimsel bilgiler içeren bir kelime hazinesine sahiptir ve dilin, sözcüklerin birbirleriyle ilişki kurmasını sağlayan bir dil bilgisi yapısı vardır. Bir dilin en küçük parçası sözcük, jest veya seslenmedir. Konuşmacıda olan hemen hemen aynı bilgi dinleyicide de olduğuna güvenilirse etkili bir iletişim sağlanmış olur. Bu bakımdan sözcükler bilinçli olarak seçilmiş sembollerdir ve aynı şekilde istence bağlı düşüncelerdir.

Mutlak anlamda dil, düşüncenin ve dünya görüşünün iletişim aracı olarak tanımlanmaktadır. İlk olarak Wilhelm von Humboldt’un yaptığı gibi bu tanım, dilin insanların bütün karmaşık etkinlikleri ve düşünce süreçleri için vazgeçilmez olduğu gerçeğinden yola çıkmaktadır. Dil insanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan tamamlayıcı bir araç değildir, aksine dünyadaki nesnelerin ve olguların algıları da dilsel olarak oluşturulur.

Nesneler ve durumlar dünyanın dilsel olarak kavranışı sayesinde anlamsal bağlamlara dönüşürler. Bu anlamsal bağlamlar olmadan insanlar için dünyada bir yol bulma olanağı mümkün olmazdı. O hâlde insan ilk olarak anlamsal sayılan bir dünyada hayvan gibi yaşamamıştır. İnsanlar bu dünya üzerinde başlangıçta bütünleyici olarak ve zaman zaman dil aracılığıyla anlaşmıştır, hatta dil ile iç içe yaşamıştır. Bu, nesnelerin her zaman dilsel bir bağlamda bulunduğu insanın var olmasını ifade eder. Bu yaklaşım da dilin olgusu karşısında bir iletişim aracı olarak bulunur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir